Yeni Zelanda'ya olan yolculuğuma 2 Ocak Pazartesi günü başladım. Kıyafetleri içeren bir bavul, fotoğraf makinası ve aparatlarını içeren askılı bir çanta ve Altan'dan (kendisi sırt çantam olur) ibaret olan yol arkadaşlarımla beraber sabah 9:30 gibi bölümden çıktım. 59RS, Metro ve Havaş vasıtasıyla Atatürk Havaalanı'na ulaştım. İlk korkulu rüyam, yol arkadaşlarımın kilo engeline takılmalarıydı. Lakin beklediğimden hafif çıktılar, sıkıntı olmadı. Check-in yapan görevli kadın, uçuş rotamın dolambaçlı yollarında kafası karışmış bir şekilde (ara ara gidecek başka yer bulamadın mı der gibi yüzüme bakarak) işlemlerimi yaptı. Sadece kıyafetlerin olduğu bavulu bagaja verdim. Kendisinin benimle birlikte Yeni Zelanda'ya gelmek yerine bir süre başka yerlerde takılma ihtimali olabileceğinden önemli herşeyi Altan'a yükleyip yanıma aldım.
Saat 13:00 civarında üzerinde 31A yazan biniş kartımla Singapur Havayolları'nın SQ391 sefer sayılı uçağına adımımı attım. İstanbul'dan Singapur'a olan uçuş 10 saat kadar sürüyor. Yolculuğun rahat geçmesi için iki kilit nokta var. Birincisi önümdeki küçük LCD ekrandaki film, oyun vesairenin beni ne kadar oyalıyacağı. Neyseki film ve dizi arşivi fena çıkmadı, arada bir iki de sudoku çözerek bütün uçuşu geçirdim. Uzun uçuşun ikinci kilit noktasıysa sizin koltuğunuzun rahatlığı ve yanınızdaki insanın fiziksel ve ruhsal durumunun bileşke fonksiyonundan oluşuyor. Koltuk dar, yandaki vatandaş da sisman ve konuşkansa uzun yol iyice kabusa dönüyor. Uçağa binip, 31. sıranın biznis kılasın bitip züürt sınıfın başladığı yer olması sebebiyle koltuğun önündeki normalden büyük olan boşluğu ilk gördüğümde, bedelliye hak kazanan bir doktora öğrencisi gibi şenlendim. Üstüne bir de tüm yolcular bindikden sonra yanıma kimse oturmayınca tam keyfimden şuurumu kaybedecek kıvama geldiğim o anda bir görevli uçağın arka tarafından iki kişiyi getirip yanıma oturtu verdi. Keyfim biraz kaçtıysa da "aza tamah etmeyen çoğu bulamaz" diyerek (yok artık!) kendimi teskin ettim. Vatandaşlar ilginç tipler çıktı. Diyarbakır'da hayvansal ilaç satan bir firmada çalışıyorlarmış. Kotalarını doldurunca şirket bunları Tayland'a taile göndermiş. Toplam on kişiymişler. Oha, o ne lan! Tayland'a on adamı tatile göndermek nasıl bir olaydır. Neyse konunun detaylarına girmek istemiyorum. Neyseki uçuş boyunca bibirleriyle muhabbet ederek bana çok bulaşmadılar.
Uçak Singapur'un Changi Havaalanı'na yerel saatle sabah 5:25 (23:25 TSİ) ciavarında indi. Singapurdaki aktarma sürem yaklaşık 14 saat! Bir yandan nasıl geçer bu kadar zaman hava alanında diye düşünüyorum, bir yandan da bastıran uykuyla mücadele ediyorum. Uyusam iyi olur ama, Altan'a veya fotoğraf makinasına birşey olur diye tırsıyorum. Biraz etrafı dolandıktan sonra sonunda bir koltuğa yığılıp beklemeye başladım. Saat erken olduğu için etrafta pek hareket yok. Havaalanı genel olarak hoşuma gitti. Işıklandırmadan mıdır, mobilyalardan mıdır sıcak bir havası var. Bir de her yerde büyük ekran televizyonlar var. Herbirinde farklı belgeseller, filmler yayınlanıyor. Zaman geçirmede çok faydalı. Altanı ayaklarımın altına alıp fotograf makinasına da sarılıp tavşan uykusuna dalıyorum. İki üç saat bu şekilde oyalandıktan sonra daha önce Web'de gördüğüm, benim gibi uzun süre aktarma bekleyenler için havaalanının düzenlediği ücretsiz otobüsle şehir turuna kayıt yaptırdım. Benim gibi 20 kadar zavallıyla bir otobüse doluşup şehri turlamaya başladık. Rehber biraz kafayı çizmiş sanırım. Sürekli olarak yok Singapur şöyle güzel, yok Singapur böyle muhteşem gibisinden birşeyler anlatıyor. Tamam kardeşim şehir güzel ama sen niye pazarlamacı moduna girdin! Bir de aralarda ne alakaysa Ricky Martin'in vakti zamanında meşhur olan bir şarkısını söyleyip durdu. Neyse, rehberi boşverip kısa bir Singapur yorumu yapmak gerekirse, bir devletin çok parası olursa ve bu parayı halka iyi paylaştırırsa insanlar ırk, din, dil vesaireye takılmadan gül gibi bir arada geçinip gidebiliyorlarmış. Malay'ı, Çinli'si, Avrupalı'sı hepsi bir arada sorunsuz takılıyorlar. En düşük gelirli vatandaşın bile devlet desteğiyle de olsa kendi evi var. Şehir (biraz fazla) düzenli. Tek sorun cehennem gibi bir sıcak ve korkunç rutubet!
1 yorum:
Bu blog isi super olmus, takipteyim.
Yorum Gönder