11 Ocak 2012

İlk İzlenimler

Birinci haftamı geride bıraktığım Yeni Zelanda'yla ilgili ilk izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle insanlarından başlıyayım. Genel olarak arkadaş canlısı ve güler yüzlü insanlar. Hemen her konuda çok yardımcı oluyorlar. Bu sadece okul çevresindekiler için geçerli değil. Marketteki kasiyer, restorandaki garson, otobüs şöförü, hepsi benim ne dediklerini anlamamamı veya saçma sorular sormamı önemsemeden ellerinden geldiğince işlerimi halletmeme yardımcı oldular. Gudubet Avrupa ahalisinin benzer durumlardaki tavırlarını  düşündükçe bu insanları daha da takdir ediyorum. Yalnız buranın ahalisinin benim İskoç aksanına benzettiğim bir aksanı var (çoğunun dedesi İskoç göçmeni olduğundan olsa gerek). Gerçi İskoçlardan daha anlaşılır konuşuyorlar ama özellikle kendilerini kaptırıp hızlı konuşmaya başladılarmı arada birkaç kelime yakalamaktan öteye gidemediğim durumlar oluşabiliyor.

Benim bulunduğum Dunedin (İskoçya'daki Edinburgh'nun eski Kelt dilindeki ismi) yaklaşık 100000 nüfuslu küçük bir şehir. Şehri genel olarak Otago Üniversitesi ve turizm götürüyor. Genelde sakin bir yer, gürültü patırtı, trafik yok. Evler bir veya iki katlı. Sadece şehir merkezindeki hastane, otel vs. gibi binalar çok katlı. Onlar da en fazla beş altı katlı. Şehir küçük olmasına karşın her türlü imkan mevcut. Doğal olarak etrafta bir İngiltere havası hakim. Yaşam olarak da Avrupa'daki küçük bir şehirden pek farkı yok diyebilirim.

Hava oldukça serin. Yaz mevsimi olmasına rağmen gündüz 20 derecenin üstüne pek çıkmıyor. Gece 13~14 civarlarına iniyor. Genelde rüzgarlı. Bir de hava sürekli kapayıp açıyor. Sabah günlük güneşlikken bir iki saat sonra kapayıp hafiften bir sağnak indirebiliyor, sonra tekrar açıyor. Öte yandan güneş çıktımı da ciddi yakıyor. Hava raporlarında güneş kremi kullanılması için uyarı bile yapıyorlar! İşin ilginci soğuk bir memleket olmasına rağmen evlerde ciddi bir ısıtma tertibatı veya izolasyon bulunmaması. Genelde "heatpump" dedikleri bir sistem kullanıyorlar. Bu sistem gündüz evin çatı arasında oluşan sıcak havayı evin içine dağıtma mantığıyla çalışıyor. Benim evdeki dereceye göre bulutlu günlerde bile çatı arasındaki sıcaklığın 30 dereceyi geçtiği düşünülürse oldukça verimli bir sistem gibi görünüyor. Ancak doğal olarak özellikle kışın tek başına yeterli olmuyor. Bu durumlar için genelde elektrikli ısıtıcı kullanılıyor. Alternatif olarak gaz sobası da kullanıyorlarmış. Öte yandan buranın ahalisinin soğuğa alışık olduğunu da unutmamak lazım. Benim ilk geldiğim gün hava güneşliydi. Buna rağmen sıcaklık taş çatlasa 22 bilemedin 23 dereceydi herhalde. Ben İstanbul'un leş yazlarına alışık biri olarak hava da pek sıcak değilmiş diye düşünürken havaalanında herkes birbirine bu ne sıcak be kardeşim kıvamında şikayet ediyordu. Gerisini siz düşünün.

Yeni Zelanda genel olarak pahalı bir yer! Para birimi Yeni Zelanda Doları. Yaklaşık 1.5 TL'ye karşılık geliyor. Dışarda yemek yersen öğrenci işi yerlerde bile 15~25 TL gibi bir rakamı gözden çıkarmak gerekiyor. Elimden geldiğince evde yemeye çalışıyorum, ama alışmışım dışarda hazır yemeye. Zor oluyor bazen. Bu vesileyle TÜBİTAK'a da her memlekete 1400~1500 Dolar burs verirken Yeni Zelanda'ya 1150 Dolar burs verdiği için ayrıca hürmetlerimi sunuyorum!

İçinizde orda senden başka Türk yoktur heralde diye düşünen arkadaşlar olduğunu biliyorum! Var canım, olmazmı hiç! İki tane Türk restoranı var. Biri oldukça lüks, diğeri alamancı kebepçı havasında. Onu bırak, geçen gün sokakta yürüken yanımdan geçen iki kişi Türkçe muhabbet ediyordu! Suratımda bir tebessümle yürüdüm yolun geri kalanını...

Hiç yorum yok: