16 Nisan 2012

After Action Report: Auckland

17-19 Mart'ta hem gezmek hem de Volvo Ocean Race'i (VOR) seyretmek için Auckland'a gittim. Auckland Yeni Zelanda'nın en büyük şehri. Yaklaşık bir buçuk milyonluk bir nüfusu var ki bu Yeni Zelanda nüfusunun üçte birine karşılık geliyor. Şehir Yeni Zelanda'nın kuzeyinde Waitemata Körfezi'nin kıyısında bulunuyor. Kuzeyde olmasından dolayı hava Dunedin'e göre oldukça sıcaktı. Ama Yeni Zelanda'nın genelinde olduğu gibi burada da hava bir anda değişebiliyor. Bu konuya daha sonra tekrar döneceğim. Şehrin merkezi Viaduct Basin. Aslında burası Auckland'ın eski ticari limanı. Ancak şehrin gelişmesiyle liman buradan taşınmış ve bu bölge lüks apartmanlar, iş merkezleri ve restoranların olduğu bir yer haline gelmiş. Şehir merkezindeki yapılar daha çok gökdelenlerden oluşuyor. Öte yandan şehir merkezinin dışındaysa hep bir-iki katlı bahçeli evler var. Her yer yemyeşil. Acukland bu açıdan çok güzel bir şehir. Şehir merkezi çok hareketliyken, beş dakikalık yürüme mesafesinde her şey bir anda sakinleşiyor. Bu yüzden şehir her türlü yaşam tarzına hitap ediyor. Zaten şehir genelde Dünya'nın en yaşanabilir şehirlerinden biri olarak gösteriliyor.

Auckland'lıları diğer Yeni Zelandalılar JAFA (just another fucking Aucklander) diye çağırıyor. Bunun nedeni Aucklandlıların biraz burnu havada ve vurdumduymaz olmalarıymış ama ben bunu doğrulayacak bir olayla karşılaştığımı söyleyemem. Öte yandan Auckland oldukça kozmopolit bir şehir ve ciddi bir Asyalı göçmen nüfusuna da sahip. Auckland ayrıca "City of Sails" olarak da anılıyor ve bu ismi sonuna kadar hak ediyor. Şehirde kayıtlı 135000 tekne varmış ve her üç eve bir tekne düşüyormuş.

Bu kadar temel bilgiden sonra biraz da yolculuktan bahsedeyim. Cumartesi sabahı Dunedin'den yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçuşla Auckland'a geldim. Havaalanının kapalı mekanından açık havaya çıkınca suratıma bir sıcak hava dalgası çarptı ve sanırım Yeni Zellanda'ya geldiğimden beri ilk defa durduğum yerde terlemeye başladım. Havaalanı ve şehir arasında çalışan otobüsü kullanarak şehir merkezine geldiğimdeyse, hissettiğim ilk şey Dunedin'in sessiz sakin yaşantısından sonra Auckland'ın gürültü patırtısının bende yarattığı tedirginlik oldu. Yüksek binalar, kalabalık, gürültü ve hatta neredeyse trafik bana biraz garip geldi doğrusu. Öte yandan bu tedirginlik çok da uzun sürmedi.

Auckland yolculuğumun temel sebeplerinden biri VOR'u izlemekti. Bilmeyenler için VOR dünya çevresini dolaşan bir yelken yarışı. Yarışan tekneler Avrupa'dan başlayıp sırasıyla Atlas, Hint ve Pasifik Okyanuslarını geçerek tekrar Atlas Okyanus'una ve Avrupa'ya ulaşıyorlar. Yelkenliler ayrıca bu rotadaki esas yarışın dışında rota üzerindeki çeşitli limanlara da uğrayıp buralarda da gösteri yarışları yapıyorlar. Yarışa katılan tekneler Dünya'daki en hızlı tek gövdeli (monohull) tekneler. Merak edenler daha fazla bilgi için VOR'un resmi sitesi veya Wikipedia'ya bakabilirler.

Esas konuya dönersek, şehir merkezine gelince yarışları seyretmek için doğrudan yarış köyüne gittim. Etraf ana baba günü! Tüm Auckland çoluk çocuk buraya gelmiş. Neyse sonunda güzel bir nokta bulup bir yandan da fotoğraf çekerek yarışları seyrettim. Yarışlardan sonra da genelde liman bölgesini gezdim. Buradaki marinada efsanevi yelkenli ve motoryatlar var. Biz Türkiye'de 15 metrelik yelkenli gördük mü vay be amma büyük derken, buradaysa 15 metre altı yelkenli neredeyse yok gibi. Akşama doğru bütün gün ayakta durduktan sonra yarı canım çıkmış şekilde yavaştan otel yoluna koyuldum. O gün geldiğimden beri etrafta sürekli İrlanda formasıyla (aslında sadece forma değil, yeşil renkte olan her türlü kıyafet, peruk, bayrak, balon vs.) dolaşan insanlar görüyordum, ama neden olduğunu anlayamamıştım. Meğer o gün St. Patrick's Day (İrlanda'nın azizi) miş ve bu tipler de Auckland'da ciddi bir nüfusa sahip olan İrlandalılarmış.

İkinci gün önce Voyager Maritime Müzesi'ne gittim. Burası aslında denizcilik müzesi olsa da Yeni Zelanda'nın tarihi denizle (biraz fazla) iç içe olduğu için, bir nevi Yeni Zelanda tarih müzesi gibi. Müzeyi gezince ayrıca tarihi bir yelkenliyle bir saatlik bir gezi yapma hakkı da kazanıyorsunuz. Bu gezi tüm yolculuğun en keyifli kısımlarından biri oldu. Hem yelken tecrübesi olarak alışık olduğumdan oldukça farklıydı hem de şehrin denizden manzarasını görmüş oldum. Müze gezisinden sonra tekrardan yarış köyüne giderek VOR filosunun yarışın sonraki ayağı için Brezilya'ya doğru Auckland'dan ayrılışlarını seyrettim.

İlk iki günün VOR ve deniz odaklı olacağını bildiğim için son günü şehri dolaşmaya ayırmıştım. Ancak iki gündür pek bir güzel olan hava son gün çıldırdı ve bütün gün durmaksızın yağmur yağdı. İlk başta yağmuru çok önemsemeyip (Yeni Zelanda'da sahip olunması gereken bir özellik) bir miktar dolaşsam da bir yerden sonra çaresiz kapalı bir mekana sığınmam gerekti. İşin en bomba kısmı ise akşamüstü Dunedin'e geri dönmek için havaalanına gidince ortaya çıktı. Havaalanına gittiğimde etraf çok kalabalıktı, o kadar ki herkes yerlerde oturuyordu. Buranın ahalisi yere oturma konusunda geniş olduğu için önce pek yadırgamadım. Fakat kafamı kaldırıp uçuş bilgilerinin olduğu ekrana bakınca kalabalığın nedeni ortaya çıktı. Meğer Auckland'da o gün sadece yağmur değil aynı zamanda (şehir merkezinde çok hissedilmese de) kuvvetli rüzgar da varmış ve bu kuvvetli rüzgar nedeniyle bir çok uçuş iptal olmuş. Olayı fark edince hah dedim bu akşam havaalanında uyuyacağım! Zaten böyle bir olay olmadan bu yolculuğu bitirsem şaşırırdım. İşin kötü yanıysa ortama bir karmaşanın hakim olması ve görevlilerin çoğunun da uçuşların iptal olup olmayacağını bilmiyor olması. Genelde tek dedikleri bekleyin ve anonsları dinleyin. Neyse ki bir saat kadar bekledikten sonra sonunda benim uçuşun yapılacağı anonsu geldi. Anladığım kadarıyla iptal olan uçuşlar genelde daha kısa mesafe ve küçük uçaklarla yapılanlarmış ve benim uçuş kısmen uzun mesafeli olduğu ve daha büyük bir uçakla yapıldığı için iptal olmamış. Sonuç olarak akşam saatlerinde Dunedin'e geri dönebildim. Böylece bu macerayı da sonlandırmış oldum.

Not 1: Fotograflar icin Facebook Albumu

Not 2: Oha, Auckland'a gideli bir ay olmuş! Neden bilmiyorum ama bu yazıyı yazmaya elim bir türlü gitmedi. Neyse sonunda yazabildim.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Bariz sansur var :)

<>

Akın Günay dedi ki...

ya bu anonim yorum yapanlara da gicik oluyorum :P

Adsız dedi ki...

Bariz sansur var :)

"Biz Türkiye'de 15 metrelik yelkenli gördük mü vay be amma büyük derken..."

BaSak dedi ki...

Akin, istek yapiyorum

http://www.theworldgeography.com/2012/01/9-unique-unusual-travel-destinations.html

2 numara lutfen.

Akın Günay dedi ki...

Ah be! Guzelmis, ama pek uzak. Sponsor olursan giderim :)